Şiddetin örtülü hali
Bugün biraz şiddetten bahsetmek istiyorum. Her şekline dehşetle baktığımız ama ne ekranlarda, ne sosyal medyada ne de izlediğimiz film ya da dizilerde görmeyi önleyemediğimiz bir gerçek şiddet. Erkeğin kadına uyguladığı şiddet, büyüğün küçüğe, güçlünün güçsüze uyguladığı, evde, iş yerinde, sokakta yaşanılan, fiziksel ya da psikolojik olabilen şiddet. Gördüğümüz yerde yüzlerimizde tiksintiyle karşı duruğumuz ve asla tarafımızdan kabul görmeyecek ya da onaylanmayacak ilkel bir tepki olan şiddet.
Peki bir saniye durup, düşünüp kendimize sorsak: Biz hiç şiddet gösteriyor muyuz? Son derece nefretle karşıladığımız bu davranışı biz de yakınlarımıza ya da sevdiklerimize istemeden de olsa uygulamıyor muyuz? Eminim hepimizin cevabı ilk etapta ‘Hayır’ ya da ‘ Asla!’ olacaktır.
Biraz daha düşünelim. Kötü bir gün geçirdik, partnerimizle ya da bir arkadaşımızla kavga ettik, işyerinde üstümüzden haksız eleştiri aldık vesaire. Gün içerisinde bu negatifliği üstümüzde taşımaya devam ediyoruz ve bir yakınımızın, annemizin, babamızın, partnerimizin ya da çocuğumuzun sorduğu herhangi bir soruya veya masum bir talebine sakin ve yumuşakça cevap vermek yerine tırnaklarımızı çıkarmış bir şekilde saldırarak cevap veriyoruz. Bu tavrı iş yerinde, evde, her yerde sergileyebiliriz. Bulunduğumuz bu duygusal durumun bizi kontrol etmesine izin verdiğimiz sürece etrafımızdaki kim olursa olsun kırıcı ve saldırgan bir tavır sergilemeye ve ister istemez kalp kırmaya devam ediyoruz. Canımız yandığı için tırnaklarımızı çıkarmış, daha fazla canımızın yanmaması adına herkesi tırmalamaya hazır bekliyoruz. Şimdi soruyu tekrar ele alalım. Duygusal durumumuzun kontrolümüzü eline alarak davranışlarımızı yönetmesine ve vereceğimiz ‘cevapları’ ‘tepkiye’ dönüştürmesine izin vermek bir şekilde bizi de şiddet gösteren insan kategorisine sokmaz mı? Uyguladığımız bu şiddet kasıtlı olmadığı için şiddetin etkisini azaltır ya da davranışın kendisini kabul edilir mi kılar?
Ben kalp kırmanın şiddetin örtülü kalmış hali ve bu yüzden de aslında en yaygın hali olduğuna inanıyorum. Her hangi bir sebepten ötürü kötü geçen günümüzün sorumlusui çevremizdekiler, iş arkadaşlarımız, ailelerimiz, partnerlerimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız olmadığı için moralimizin bozukluğuna sebebiyet veren durumun acısını da onlardan çıkarmak çok haklı bir davranış olmasa gerek. Ya da canımızın yanma sebebinin onlar olmadığının altını çizmek gerek. Sebebin kendisiyle başa çıkmaya çalışmak en sağlıklısı olacaktır diye düşünüyorum ve kendime hatırlatıyorum: çevremdeki hiçkimse sinirimi boşaltmama aracı olacak kum torbaları değil; sıkıntılarımın, sorunlarım ya da yaşadığım moral bozukluğunun hesabını onlar ödemek zorunda değil. Negatif bir duygusal durumdayken yapmam gereken en doğru hareket çevreme cevap vermeden önce derin bir nefes almak, ağzımı açmadan önce düşünmek, bunu uygulamak bana hiçbir şeye mal olmaz hatta beni iyileştirir. Hislerimi kontrol edebilirim çünkü onlar benim kendi hissettiklerim, bu yüzden de bugünden itibaren hislerimin kontrolünü geri alarak ‘TEPKİ’ vermek yerine ‘CEVAP’vermeyi tercih ediyorum. Benimle birlikte deneye var mısınız?
