Kendimi Affetmek

Ben hatalarımla benim ve kendimle gurur duyuyorum
Bugün bir cesaret çok büyük bir soruma cevap vermeye çalışacağım, sebebiyse bir arkadaşımla yaptığım sohbetten sonra kendimi tutamamış olmam. Zaten her şey bu arkadaşlarımın yüzünden Hepiniz ayrı ayrı iyi ki varsınız demeden geçmeyeceğim.
Neden en zor kendimizi affediyoruz?
Öncelikle “Affetmek” ile ilgili kuvvetle muhtemel bir çok sorum olacak ileride ve ben zaman zaman bu sorularımı cevaplamaya çalışacağım. Çünkü bu konu benim için senelerdir çok kişiye karşı fikrimi defalarca savunmak zorunda kaldığım bir konu. Daha doğrusu insanların benimle çok uğraştığı bir konu. Hani bazen çok inançlı insanların az inançlı ya da inançsız sevdiklerini aslında kendi inançlarının cennetin yolu olduğuna ikna etmeye çalışması gibi. Bu aslında çok masum bir çabadır çünkü inanan inanmayanın cehenneme gideceğinden emindir ve onu ileride karşılaşacağı cehennem alevlerinden kurtarmaya çalışır. Benim bu konudaki durumum tam da buna benziyor. Birçok sevdiğim yemeyip içmeyip bu konuya gelip beni “affeden” ler tarafına çekmeye çalışırlar çünkü affedersem Nirvana ya ereceğim herhalde ya da daha güzel bir insan olacağım, ya da yüklerimden kurtulacağım kim bilir, ve fakat hala beni ikna etmeyi başaran olmadı. Neyse, dediğim gibi bu konuya sonra geleceğim. Şimdiyse soruma döneyim, hatta sorularıma.
Neden kendimize bu kadar yükleniyoruz? Neden en çok kendi canımızı yakıyoruz? Neden kendimize hata yapma izni vermiyoruz? Neden bu kadar sert duruyor ve ufacık bir hatada bile en zor kendimizi affediyoruz?
Genel anlamda günlük hayatıma hızlıca bir göz attığımda en yoğun günün bile kendimle baş başa kalmaktan kaçamadığım anları olduğunu biliyorum. Gün içerisinde olmasa bile yatma vakti geldiğinde yatağıma uzandığımda hooop ben ve kendim baş başayız ve günü değerlendirmeye başlıyoruz. Bunu ister istemez yapıyoruz çünkü kendimizi değerlendirmemiz, geliştirmemiz gerekiyor. Bu değerlendirmeler her konuda olabiliyor iş, ilişkiler, davranışlar, konuşmalar, tavırlar…
Mesela işi ele aldığımda kendimi biliyorum ki her iş çıkışı ev yolunda şunu yaptım mı, bunu gönderdim mi, şunu hatırlattım mı diyerek uzun bir checklist tamamlıyorum. Eğer aklıma atladığım bir detay gelirse vay halime, ertesi güne kadar uyku halim dahil içimi yiyorum. Ta ki ertesi gün o eksiği tamamlayana kadar. Daha fenası diyelim ufak bir hata yapmışım ya da gözden kaçırmışım veya bildiğin unutmuşum olur ya; nasıl bunu yaparım, ne gerizekalıyım, mal mıyım böyle bir şeyi fark etmedim? Kafama nasıl taşlar yağdırıyorum ve ne kadar uzatabiliyorum kendim bile şaşırıyorum. Hatta hemen bir örnekle renklendireyim; bir keresinde çok uzun bir tatil dönemini unutup fiyatlandırmaları atladığımı farkedince gidip müdürüme beni kovabilirsin çünkü bunu bunu unuttum demişliğim var. Müdürüm de sağ olsun kendi sorumluluğu da olduğunu ve kendisinin de unuttuğunun altını çizerek otur oturduğun yere demişti. Neyse..
Bir arkadaşım, ailem ya da tanıdığımla ettiğim sohbet bile benim için değerlendirilmesi gereken bir konu. Gözden geçirirken onu öyle demese miydim, bunu böyle deseydim ya da hiç mi konuyu açmasaydım; ilişkinin samimiyetine göre bu kadar ciddi olmasa mıydım, bunu zaten niye söyledim ki… ardı arkası kesilmeyen dilek-şart kipleri, azarlara hoşgeldim. Kendimi dinleyip duruyorum, yine mesela söylenmemesi gereken bir şey söylemişsem elimden çekeceğim var.
Hele çocuğuma karşı bir hata yaptıysam. Yapmadım mı? Dolu… Eyvahlar olsun bana; ne biçim anne olduğumdan girip başımı duvarlara vurmam günlerce sürüyor. Elimden gelse kendimi tekme tokat dövecek kıvama geliyorum ki şiddet yanlısı bir insan kesinlikle değilim. Hatta üzerinden yıllar geçse bile hatırladıkça nasıl yaptım diye saçımı başımı yoluyorum.
Peki diyelim ki istemeden kalp kirdim, yine kendimi yerden yere vurmalarımın sonu gelmiyor.
Başkaları da böyle mi diye düşünüyorum sıkça. Diyelim değiller bana ne farkedecek, sonuçta ben böyleyim yani etkisiz bir kıyaslama benim için. Daha sonra bir arkadaşım çıkıveriyor karşıma muhabbet geliyor böyle bir konuya dayanıyor ve farkediyorum ki aslında benim gibi başkaları da var hatta çok yakınımdalar. Kendimi biraz daha iyi hissediyorum, demek bir deli ben değilim diyorum.
Peki ben kendime bu kadar sert davranır kendimi ufacık saçma sapan ayrıntılar için bile cezalandırırken bilinçaltım ne yapıyor? En ağırını!! Bir bakıyorum bile bile, göz göre göre kendimi cezalandırmaktan çekinmiyorum ve er ya da geç fark ediyorum ki bilinçaltım bana çok güzel dersler veriyor. Kendi kendimi “Evet, öyle yaparsam çok üzüleceğim ama olsun diğer türlü, kendime az zarar gelecek şeklini yapamıyorum o yüzden böyle yapacağım ve evet üzüleceğim” derken buluyorum. Neden arkadaşım? Neden üzüyorum kendimi? Niye madem daha az zarar göreceğim yol var onu seçmiyorum? Çünkü hakettim, çünkü bu duruma kendimi yine ben soktum, benim yüzümden. Başkası sokmadı, o yüzden müstahak bana…
Hala kendimi cezalandırıyorum o zaman biraz daha sorgulamam gerek. Ve kilit soruya geliyorum. Ben insan değil miyim? Normal standard bir insan? Bilerek ya da istemeden hata yapmaya hakkım yok mu ya da hata yapma lüksüm yok mu? Karşımda duranın dikenleri olan bir gül olduğunu biliyorum ama yine de o güle ulaşıp narin sapından tutup burnuma götürüp o güzel kokusuyla ciğerlerimi doldurmak istiyorum. Evet, belki bir bedeli var ama göze alıyorum ve o güzel kokudan kendimi mahrum etmemeyi seçiyorum. Bu arada da elime dikeni batıyor ve parmağım kanıyor. İşte bak gördüm mü parmağım kanadı, canım yandı; o zaman hemen kendime ceza vereyim ne bileyim elime biraz daha diken batırayım falan. Deliyim ya, kendime o küçük canımı yakışımın bedelini ödeteceğim ya, daha çok yakayım canımı… E ama ben seçtim, gülü koklamayı diken riskini göze alarak, ben seçtim. Bir secim yaptım, amacı ve riski belliydi, o şekilde de yaşandı. Cezayı hakeden bir durum var mı? Böyle göz önüne koyunca sanırım mantıksız geliyor değil mi?
E peki her hata ya da can acısı böyle programlı ya da bile bile yaşanmıyor. İstemeden yaptığım hatalara ne diyeceğim? Doğru diyeceğim ve kabul şunu kabul edeceğim: Evet, ben bir insanım, süper-kahraman falan değilim ne yazık ki. Hayatta her şeyin kontrolüm altında olmadığını kabul ediyorum. Ama kontrolüm altında olanlar da var, biliyorum ve adımlarımı atarken seçimler yaptığımın farkındayım. Bu adımları atarken, hayatımı biçimlendirmeye çalışırken hatalar yapabilirim ama geri dönülmez hatalar olmamalarına dikkat etmeliyim. Eğer bu hatalarımı kendi özüme katıyor, onlardan öğreniyor ve tekrarlamıyorsam demek ki bu hatayı yaparak kendimi geliştirmeye devam etmişim. Tüm hatalarım beni ben yapmış, beni arkadaş yapmış, eş yapmış, anne yapmış. Bu hataları yaptığım için kendime ceza vermek yerine onlardan ders alıp daha iyi bir Ben, arkadaş, çalışan, eş, çocuk, ebeveyn olmaya çalışmak daha mantıklı olmaz mı? O zaman yine bir önceki yazıma dönerek şunu diyebilirim. Madem en yakın arkadaşım benim ve ben bir insanim, bazen hata da yapabilirim bilerek ya da bilmeyerek. Önemli olan önce bu hatamdan tüm öğreneceklerimi öğrenip, bir daha tekrarlamayacağımdan emin olup hemen ardindan kendimi affetmek. Ben hatalarımla benim ve ben olduğum için de gururluyum. Başkalarını affetmeyi boşverip en başta kendimizi affedebilmemiz dileğiyle….